Kör ve Az Gören Ayrımı
Kör ve Az Gören Tanıtımı
Görme engelliler; “körler” ve “az görenler” olarak sınıflanır. Yaygın kabul gören iki farklı tanımı vardır. Bunlardan biri yasal, diğeri eğitsel tanımdır. Yasal tanım tıp alanında çalışanlarca ve sosyal güvenlik kurumlarınca benimsenirken, eğitsel tanım görme engelliler için eğitim-öğretim düzenlemelerinin planlanması amacıyla kullanılır.
Yasal Olarak Kör ve Az Gören Tanımı
Gerekli tüm düzeltmelerden sonra iyi gören gözündeki görme keskinliği 20/200 ya da daha az ve görme alanı 20 dereceden az olan kişilere “kör”, görme keskinliği 20/70 ile 20/200 arasında olan kişilere “az gören” denilmektedir.
Eğitsel Olarak “Kör” Tanımı
Eğitsel açıdan kör, görme duyusunun dışındaki duyu organlarıyla (dokunma, işitme ve koku) öğrenmeyi gerçekleştiren kişidir.
Eğitsel Olarak “Az Gören” Tanımı
Var olan görme kaybına rağmen işlevsel görme çalışmaları ya da yardımcı optik ve teknolojik destek araçları ile görme duyusunu öğrenme amaçlı kullanabilen ya da kullanabilme potansiyelini taşıyan bireylere “az gören” denir.
Hukuken kör kabul edilen insanların çoğu eğitsel anlamda “az gören” dir. (ortalama %80’i)
Genel görme kaybı sebepleri:
Ülkemizin sosyo-ekonomik ve kültürel yapısı dikkate alındığında akraba evliliğinin yüksek oranda olması, kalıtsal göz hastalıklarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Ayrıca prematüre doğumlar, enfeksiyon hastalıkları, zehirlenmeler, tümörler ve kazalar da görme kaybının nedenleri arasındadır. Günümüzde özellikle erken çocukluk döneminde karşılaştığımız göz problemleri kaygı uyandıracak boyutta artış göstermektedir.
Retinal hastalıklar, prematüre körlük (prematüre görme kaybı), amblyopia (ambliyopi), albinizm (albino), katarakt, glakoma (glokom), retinitis pigmentosa (tavukkarası), stargardt hastalığı, makula dejenerasyonu, leber sendromu, retina dekolmanı, prematüre retinopatisi (ROP) en yaygın görme kaybı sebeplerindendir.
Gelişmiş ülkelerde ileri yaşta her altı kişiden birinde yaşa bağlı körlük olup, gelişmekte olan ülkelerde ise çocukluk çağı körlükleri ön sıralarda yer almaktadır. Dünya üzerinde her 5 körlükten birinin tedavi edilebilir olduğu Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilmiş ve bu doğrultuda çalışmalar başlatılmıştır. Dünya Sağlık Örgütü,2019 yılına kadar önlenebilir görme bozukluğunun yaygınlığını% 25 oranında azaltmaya yönelik küresel bir hedef koyarak uluslar arası alanda farkındalık çalışmalarını çeşitli etkinliklerle sürdürmektedir.
Türkiye’de ve Dünya’da Sayısal Veriler
Dünya genelinde yaklaşık 285 milyon insanın görme engelli olduğu varsayılıyor. Bu sayının 39 milyonu “kör”, 246 milyonu ise “az gören”dir.
Dünya Sağlık Örgütü “Ülkemizde 8,5 milyon engelli vatandaşımız olduğunu varsayarak, görme engellilik oranını % 0,4 den fazla olarak vermektedir. Son nüfüs sayımı sonrasında 15 yaş altındaki nüfusun genel nüfusa oranı %30 olarak verilmiştir. Bu hesapla 70 milyon bireyin 21 milyonu 15 yaşın altındadır. Bu verilere göre 78 bin çocuk görme engellidir (TÜİK 2002 verilerine göre).
Gelişmiş Ülkerlerde bu sorun Eğitim ve Sağlık Bakanlıklarının çalışmaları ile çözülmüştür ve her görme engelli çocuk kayıt altına alınmıştır.
Bu sonuç göstermektedir ki konuyla ilgili kurum ve kuruluşların iş birliği içerisinde çözüme yönelik adımlar atması gerekmektedir. Bu konuda atılacak her adımın mükafatı sosyal, özgüvenli, kendine yetebilen, bağımsız, üretime katılabilen görme engelli bireyler olacaktır.
“Az gören” rehabilitasyonunda en önemli etken “erken tanı” ve “erken müdahaledir.”